Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Huzur Evi

Resim
İsmiyle müsemma olsun isterdik, her giren huzur bulsun yapmacık olmasın, gözü arkada kalmasın. Belki de bu ismi koyanlar bunu düşünerek söylemiş olmalılar. Kimi huzurlu edebilir ki bir yabancının yabancı sevgisi? Yüzlerdeki izler, öne eğilen başlar ve bir şey yokken çatılan, çatık duran kaşlar; aslında her şeyi anlatıyor. Soğuk duvarlar ayna mı olmuş, biraz soğuk duruyor insanlar. Ya da evlatları depreşiyor göz sinemalarında  da gördükleri günlerden sebep biraz buruk, biraz dertli bakışlar. Ruh hali nasıl anlatılır bilmiyorum ama görevlileri düşünmeden edemiyorum. Korku diyarı. Hani karikatürler vardır tavuklar fırının önüne dizilmiş içerde kızaran tavuğu seyrederler yukarda da yazar: Korku Filmi. Gerçekten de öyle sanki. Her hali görüyorsunuz, yıllarca kahrını çektiği, yemeyip yedirdiği, saçını yollarına süpürge ettiği o görsün diye gözünden, o duysun diye kulağından, o yaşasın diye kendi organlarından feragat ettiği evladının bırakıp giderken arkalarından bakan mahzun, ...

Kendimizi Kandırma Aracı Olarak Tevekkül ve Hakikati

Resim
Fert ve toplumun başarısı tarihin her döneminde, unutulmaya yüz tutan değerler olan; azim, sabır, gayret, istikrar ve bütün bunların yerine getirilmesinin akabinde gösterilen tevekkül gibi kişinin moral ve heyecanını canlı tutan değerle orantılı olmuştur. Bu kavramlar ilk bakışta sadece dini birer kavramlar bütünü olarak anlaşılsa da bireyin geniş manada madde ve manevi bütün bir sosyal hayatını etkilediği bir hakikattir. Istılahı tanım olarak Tevekkül; Müslüman’ın Cenab-ı Hakk'ın her şeyden münezzeh, kuvvet ve kudret sahibi olduğuna inanarak, yapacağı işle ilgili adetten olan bütün maddi ve manevi çalışma, tedbir ve sebepleri yerine getirdikten sonra istenen sonucun elde edilmesi için Allah'a güvenmesidir. Buna göre; sıcak ve soğuktan korunmak isteyenin elbise giyinmesi; açlık ve susuzluğunu gidermek isteyenin yemesi ve içmesi, çocuk edinmek isteyenin evlenmesi, ürün almak isteyenin tohum atıp tarlayı sürmesi, ağaç ve meyve isteyenin fidan dikmesi ve kazanç sağlamak iste...

Hamurumuzdaki Besmele

Resim
Hamurumuzdaki besmeledendir kim bilir ahlaksızlarla yola düşmeyişimiz ve ahlaksızlığı istikamet edinmeyişimiz. Daha körpe birer çocukken bir hadis-i Şerif kulaklarımızda çınlamaya başladı, sol elimize aldığımız kaşık bir bakış sonra sağa geçti ve ağzımıza giden lokmanın hemen öncesinde soru işaretleri ile dolu o bakış yine; nerde besmele? Meğer hepsi birer hadis-i şeriftenmiş “her işin başı besmele” olmazsa eğer besmele ketum olurmuş sonu işin. Böyle böyle büyüdük. Büyüdük de yürüdük. Şimdi koca koca adamlar olduk tabi bu başkalarının gözünde. Ya anne ve babaların...? Yine birer “hani besmele” diye bakışların altındaki koca ama küçük birer çocuğuz. Hep imrenerek bakmışımdır şu koca koca ninelere hatta orta yaşın her meşrepten kimselerine hatta öyleleri de var ki bırakırlar beni hayretler içinde her seferinde. Otobüs, minibüs, vapur, tren ya da diğer başka binekler hatta bankamatiğe giden eller ve dudaklar hemen titrer “Bismillah”. Bu ne güzellik efendim belki de çoğumuz bil...

Çocuk olmak istedim bugün.

Resim
Hani çocuklar annelerinin şefkatini görmek için kirletirler üzerini ve temizletirler o kuş tüyü yumuşak, saba rüzgârından daha kucaklayıcı anne kalbine sığınarak. Sonra küser gider tam yemeğin ortasında görmek ister ki annesi ilgileniyor mu, ona yakınlığını gösteriyor mu? Koşar yağmurun altında, ıslanmak için değildir; şefkat şemsiyesinin altına gireyim diye. Üzerini açar uyurken ki annem öpsün ve örtsün diye. Soğukta sıkı sıkıya üzeri giyinik olduğu halde üşüyorum der, donduğunu söyler hatta öyle ki ellerinde eldiven parmaklarını üfler; annem sarsın nazik bedenimi ve ellerinden şefkat eli tutsun diye... Bugün çocuk olmak istedim: Yağmurda yürüdüm, sonra kendi kendime üşüdüğümü söyledim, bir dükkânın önünden geçerken vitrine, raflara bakıp bir şeyler almak istedim, üzerimi kirlettim, küstüm, yemek yemedim, üzerimi açtım attım yorganı battaniyeyi, ellerimi üfledim, ama gelen yoktu, saran, soran, kucaklayan, bir buse konduran, şefkat elini uzatan yoktu. Yoktu işte ağladığım h...

Olabilirsin...

Resim
Çok yakışıklı olabilirsin, ya da çok güzel. Artistlere taş çıkartabilirsin, hatta muhitinde hiçbir hatip seslenemez sen varken ve öyledir ki hiçbir yazar senin kaleminin oynadığı yerde kalem dokunduramaz kâğıt üzerine, kaleminin ucundan çıkan ses karşındakine fırtına uğultusu gibi gelir. Hepsi bir kenara özde adam olmalı, insan olmalı... Sözü yetim, fiili öksüz kalmamalı. Namus olmalı dilinden çıkan sözleri. Haysiyetini on paralık etmemeli ahiret nimetleri yanında üç beş kuruş dahi kıymeti harbiyesi olmayan dünyalıklar uğruna. Hani dedim ya adam olmalı, insan olmalı. Dertli olmalı. Bazen karınca olmalı İbrahim'in ateşine koşan, Bazen yunus olmalı Yunus peygambere yüzen... Züleyha olmamalı nefsine yenilen, Yusuf olmalı şeytana galip gelen. Mesela Hz. Muaviye olmamalı siyasetin cilvesine yenik düşen, ya da Hz. Osman olmamalı kalbinin letafetinde kaybolan. Hz Ömer olmalı ya da Hz. Ebu Bekir bir orduyu etrafını çakallar sarma pahasına olsa bile doğrudan dönenlerin üzerine yolla...