Medya ve İmamlık
Her ne
hikmetse bu devletin saldırıya en fazla maruz kalan kurumlarıdır, dini kurum ve
semboller. Bir farkla ki eğer İslami iseler. Şaşılacak olan ise bu devletin
kuranı da Müslüman, yaşayanı da Müslüman, savunanı da. Lakin dini değer ve argümanlara,
dinin kendisine sahip çıkanlar, dilinden bu değerleri hayatına indirenler her
daim ayağa düşürülmeye, hor görülmeye çalışılmıştır ne yazık ki.
Peki,
bunu yapanlar kimler? Tabiî ki Avrupa’yı kıble, nefsini rehber edinenler.
Son
yüzyılda dini değerleri yıpratmak ve son 90 yılda dinden ve dini değerlerden
dolayısıyla İslam coğrafyasını birbirinden ayırmak sadece İslam ülkelerini
birbirinden ayırmak değil fertleri de ayrıştırmak için inanılması güç
politikalar takip edilmiş, gerek devlet eliyle gerekse çeşitli derneksel kurum
ve kuruluşlarla bu politikalar topluma dikta edilmiştir. Bu saldırıların
odağında ise her daim Diyanet ve özellikle de imamlar ve dini önderler
olagelmiştir. Sebep açık ve net; toplumla iç içe olan, her daim topluma lider olma
vasfında olan kişiler, yani imamlardı. Bu liderlik vasfı nasıl yıkılabilirdi
tabii ki toplumun zihninde karalanmış, pespaye bir imam ve dini önder modeli
meydana getirerek.
Bu görev
geçmişte kahvehane köşelerinde, samanlık arkalarında, kafası güzel kişilerin
dilinden uydurukça fıkra ve masallara verilmişti. Televizyon, gazete ve çeşitli
medya organlarının gelişmesi insanları zihinlerini evirip kendi dilediği
istikamette çevirmeye başlamasıyla bu görev medyaya tevdi edildi. İmamlık
vazifesini karalama projesi Yeşilçam dizileri ile bizleri güldüre güldüre
uygulanmaya konuldu. Bir taraftan gülüyor, eğleniyor ama diğer taraftan da
zihnimize olumsuz bir imam ve dindar modeli nakşediliyordu lakin biz bu durumun
farkına o zaman değil daha yeni yeni varmaya başladık.
Biz dini
yaşamaya gayret eden Müslümanlar bile zihniyetine çamur bulanan kişilerin
uydurduğu karalama kampanyasının ürünü fıkraları cami bahçelerinde anlatıyor,
meclislerde bu uydurukçalarla kendimizden geçiyorduk.
Peki,
şimdi ne değişti?
Değişen
çok bir şey yok Müslümanlar korku duvarlarının yıkılmasıyla bazı hakikatlerin
farkına varmış oldu, olmasına oldu da bu sefer de bu pis kokulara burnu alıştı,
bünye alıştığı için de tepki verme kabiliyetini kaybetti. Tıpkı bugünlerde
Turkuvaz grubunun kanalında çıkan manevi değerlerimize saldırmaktan ar, edep
duymayan diziye tepkisiz kaldığı gibi. Diziler vasıtasıyla bütün bir manevi ve
kültürel değerlerimizin temeline dinamit koyan medya ne yazık ki sadece dünü
yıkmadı, bu günü yakıyor, yarına bırakmamız gereken dini ve kültürel mirasımızı
da bugünden talan ediyor.
İmamlık
makamı demek peygamber makamı demektir, milletin nezdinde imamlık makamı
karalanmak suretiyle toplum cami’den, imamın temsil ettiği her türlü manevi
değerlerden uzaklaştırılmak isteniyor. Ne yazık ki bu başarılıyor. RTÜK ya da
devletin diğer kuruluşları yazık ki kendiliğinden kutsal olmayıp bir kesimin sonradan
kutsal saydığı şeylere sahip çıktığı kadar, kendiliğinden kutsal olan bütün bir
İslam alemini ilgilendiren değerlerin karalanmasına göz yumuyor. Sahip
çıkmıyor. Üstelik bu kimseler de Müslüman olduğunu her kulvarda dile getiren
Müslümanlıktan konu açılınca kimseye İslam’ı bırakmaya yanaşmayan kimseler.
RTÜK’e
buradan sesleniyorum; vazifenizi yapın.
Bir
medeniyet diziler eliyle yok ediliyor,
Bir
miras dizilerle talan ediyor,
Taşlar
yerinden oynuyor,
Ecdat
lanet ediyor,
Aile
gidiyor, din gidiyor, ahlak gidiyor,
Yerini
feryatlar ağıtlar
Gözyaşı
alıyor.
NOT:
Bütün Müslümanları RTÜK’e “Kertenkele”
isimli diziyi şikâyete davet ediyorum. Bu bir sorumluluktur.
Yorumlar