Çaycı Demle Tavşan Kanı Bir Muhabbet, Samımı Olsun


Günübirlik gelişen dünyada unuttuğumuz ya da unutmaya yüz tutan bir değer; muhabbet. Nerde o eski günler deyip koyu bir iskambil, tavla, pişti oyununa dalan eski toprak tabirinin muhatabı amcalar bile özlemini çeker olmuş şimdilerde kahvehane duvarlarını inceden inceye titreten, cılız sesleriyle sayıklar olmuşlar “ah nerede o eski muhabbetler” diye.
Demle şahım bir muhabbet samimi, içten olsun, göz değil gönül alsın diyesim gelir bir kafeden içeri girince. Ama hevesim kursağımda kalır. Samimiyet yerine gösteriş almıştır mekânın sadeliğin. Yapmacık dekorasyonlar, yapmacık çay ve içecekler… Hal böyle olunca dolayısıyla muhabbetlerde yapmacık oluyor. Aslında muhabbet demeye bile varmıyor dilim.
Muhabbette teknolojiye yenik düştü sanırım. Gelişen teknoloji sanırım kârdan çok zarar getirdi insana muhabbet adına. Hatta unutturdu bize dünya hayatının karanlık patikalarında kaybolmamızı engelleyen dostluk ve muhabbet kavramını. Sosyalleştiğini zanneden asosyal medyanın asosyal insanları bir farkına varabilseler kabloların karanlık dehlizlerinde kaybolup gittiklerinin. Bir fark edebilseler keşke, hayatın hazzından uzaklaşıp plastik kokan odanın karanlığında kendilerini aramaya çalıştıklarını. Keşke anlayabilseler yapmacık dostların, iyi gün avcılarının, ağzı salyalı kara gün kahkahacılarının.
O eski günler gelir mi geri bilmiyorum ama kadim muhabbetler zannımca geri gelmez. Çünkü onlar küstüler bir kere kendilerini derbeder bırakan keder ve metanet yüklü insanlık yoksunlarına.
Çaylar muhabbet kokmuyor artık, kahveler zaten yapmacık…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karınca Bedduası

Kıymetli Dostlarım

İtiraf