İlk Söz'e Sadâkat
Konuşmaya ve çevremizde olup bitenleri yeni
algılamaya başladığımızda bizim ailede; Allah kaç? Kimin kulusun? Peygamberin kim? v.s. sorularla dinin temel kaidelerinin öğretilmesi bir gelenek haline gelmiş, muhakkak bütün ailelerde böyle bir durum söz konusudur. Bir soru daha vardır
ki aslında konumuzun çekirdeğini oluşturuyor. Ne zamandan beri Müslümansın?
Sokaktaki insanlara soralım %50’den fazlası bu soruya garip garip cevaplar
verecektir emin olun. Denemesi bedava. Çocuklara ders veriyoruz hani, onlara
soruyoruz bu soruyu; ne zamandan beri Müslümansın? Çoğu doğdum doğalı diyor.
Ne zamandan beri Müslümanız? Ne zamandan beri teslimiz? İlk söz ne zaman ve
kime verildi? Ve verdiğimiz bu söze, bu teslimiyete, bu akde ne kadar bağlı
kaldık, ne kadar sadık kaldık aslımıza ve ne kadar teslim olduk Rabbimize.
Muhterem babam köy hocasından okumuş bir hafız, her akşam eve geldiğinde
bütün yorgunluğuna rağmen karşısına alır bizi 32 farzı tekrarlatırdı. Hatta
bu sorular 40’a çıkardı. Ne zamandan beri Müslümansın sorusuna gelince hep
düşünerek cevap verirdik. Bu bir süre böyle sürdü gitti. Her sormasında
hatırlayamaz olursak üşenmeden açıklardı.
-Evladım Allah bütün
ruhları yarattı ve onlara sordu:
“Ben kimim?” “Onlarda
sen sensin bizde biziz” dediler.
-Allah ruhları
cezalandırdı ve tekrar sordu:
“Ben kimim?” Onlar yine
“ sen sensin biz de biziz” dediler.
-Birkaç cezalandırma ve
sorudan sonra ruhlar sen rabbimizsin biz de senin kullarınız dediler. İşte o
günden beri Müslümanız yani teslim olduk, yani ilk sözü verdik hem de ilk sözü
Allah’a verdik. Yüce yaratana. Elest Bezminde ilk sözleşme… Yani Elestü
Birabbikum” sualine “Kalû Belâ” cevabını verdiğimiz günden beri.
İki türlü kahramanlıktan
söz edebiliriz: sadakatte kahramanlık, ihanette kahramanlık. Sadakatte
kahramanlık deyince Hz. Ebu Bekir Sıddık gelir akla hemen. Sıddıklardan yazılır
insan. İhanette kahramanlık ise zillettir, aciz olduğunun farkına varmadan
kibrinle küçük dağları ben yarattım edasıyla yeryüzünde böbürlene böbürlene
yürümektir Ebu Cehiller gibi ve günümüz Ebu Cehilleri gibi. Vezir de olsan
dünya gözüyle asılda rezilsindir ve bir gün bu asıl zuhur eder, rezil olursun
insanlar nezdinde de.
Her meslek grubunun bir
sözleşmesi vardır, akit. Bir de bazılarının kendi meslek gruplarına özel
yeminleri. Doktorların Hipokrat Yemini, Askerin Vatana bağlılık yemini, Millet
Vekilinin vatana ve yasalara bağlılık yemini, makinistin görev yemini.
Evlenirken nikah akti vardır. Bunları çoğaltabiliriz. Öğretmen ve ya herhangi
bir memur göreve başlarken sözleşme imzalar, sıradan bir memurdan en
rütbelisine kadar bir sözleşme altına imza atarak göreve başlarız, yani ben bu
kurallara uyacağıma söz veriyorum diyerek.
Dini, yani manevi
hayattan kopan insan, ilk sözünü unutan insan, kendisini yedirip içiren, türlü
türlü rızıklara kavuşturan, hiç kimsenin yanında olmadığı anda onun yanında
olan rabbine verdiği sözü unutan, Rabbinden kopan/koparılan insan hangi sözüne
sadık kalabilir ki. Aslına ihanet eden/ettirilen insan sonradan verdiği hangi
söze ihanet etmez ki. Doktor Hipokrat Yemini eder, oysa rabbine ettiği kulluk
yeminini bozmuş ise Hipokrat yeminine ne kadar sadık kalabilir? Örnekleri bariz
bir şekilde karşımıza çıkıyor hastanelerde. Asker vatana bağlılık ve onu koruma
yemini eder, silah üstüne. Oysa rabbine verdiği sözü unutan asker vatanına ne
kadar sadık kalabilir ki. Rabbinden bi haber olan onun emir ve yasaklarını bir
çırpıda çiğneyen asker hangi yemini bir çırpıda, bir mermide çiğnemez ki.
Millet Vekili mecliste huzurda yemin eder. Oysa Elest Bezminde Allah’a verdiği
sözü unutan, ettiği yemini çiğneyen, sözüne sadık kalmayan bir vekil ne kadar
insanlar huzurunda ettiği yemine sadık kalabilir. Dolayısıyla yolsuzluk,
soysuzluk olarak karşımıza çıkıyor örnekleri.
Evlilikte ise başlı
başına bir problem sadakat. Kendini bilen rabbini bilir, rabbini unutan dolayısıyla kendini
unutur . Evlilikte artık Allah'ın çizdiği haklar ve hadler
gözetilmediğinden çil yavrusu gibi dağılan binlerce yuvaya şahidiz. Çoğusu
ceviz kabuğunu doldurmayacak problemlerden zuhur edip yuvaları dağıtacak kadar
devleşen problemler. Oysa Allah’ın hakkı gözetilse, çizilen hudutlara
riayet edilse, herkes Allah’a verdiği sözüne sadık kalsa, bir birine cinsiyette
değil de kullukta, takvada üstünlük sağlama yarışında olsa bu problemler belki
de en asgariye inecek, evlerimiz huzura erecek gönüllerimizde. O vakit bütün
mekanizmalar daha sağlıklı işleyecek kim bilir.
Dolayısıyla bir insanın
kul nezdinde olan yeminine sadakati, Rab katında ettiği kulluk yeminine
sadakatiyle paralellik arz eder. Eğer insan kulluk yeminine, ilk sözleşmesine
sadık değilse, insanlara verdiği hiçbir sözde o kişiden sadakat beklemek
balığın kavağa çıkmasını beklemekle eş değer olur.
İlk söze, Elest Bezminde
verdiğimiz söze, yemine sadâkatimiz, insanlara verdiğimiz söze sadık kalacağımızın
garantörüdür.
Vesselam.
Yorumlar