İslam Coğrafyası...


İslam Coğrafyasında yükselen her feryatta yönler İstanbul’a dönüyor güneşin battığı yere. Ümmetin üzerine hava buz kesiyor, gözler bir halife bekliyor, batan güneşin tekrar bütün parlaklığı ile doğmasını hasretle ve annesini kaybetmiş bir çocuğun özlemiyle bekliyor.
Seherde duyulan artık bülbül sesi değil unuttuk biz cıvıltılarını kuşların, inleyen minik yüreklerin, feryat eden annelerin sesleri, çığlıkları ile açılıyor akşamı olmayan gündüzlere gözler. Gözler hayatları söndüren kurşun sesleriyle, camileri, türbeleri kütüphaneleri yerle yeksan eden uçakların gürültüleriyle füze vızıltılarıyla kapanıyor dibi olmayan kuyuların zifiri karanlığına eş sabahı olmayan gecelere.
Su artık damaklarımıza serinlik veren bir nimet değil yanaklarımıza kanallar açan gözyaşı ırmakları. Yıldızlar sahrada manzarasını izlediğimiz parıltılarıyla yakutlara, elmaslara denk gökyüzü süsleri değil artık, alnının çatından vurulup sırtüstü yere yığılan şehidin gördüğü son resim. Ama şunu da biliyoruz ki yere düşen her yağmur tanelerin iman sahipleri için gönülleri yeşerten bir ab-ı hayat iken senin düşmanların için ebabillerin Ebrehe’nin ordusuna attığı taşlara denk ama onlar bunun farkında değiller.
Gül bahçesinde dikenlerle imtihan olduğumuzun farkındayız, canımız yanıyor, sabrımız azalıyor nefsine sahip çıkamayan biz aciz kullar olur da sana isyan ederiz, bizi kaldıramayacağımız yüklerle imtihan etme Ya Rab. Toprak artık o kokusuna özlem duyduğumuz bize kendisiyle nimetler sunduğun özümüz değil, kokusu bile kan olan, her gün bir başka canı yutan, çukuru bile mezarı anımsatan bedenleri saran soğuk örtü. Ya da sana açılan son kapı. Zalimler içinse biliyoruz ki cehennemine açılan son kapı, zebanilerinle tanışma yerinin son geçidi, zulmedilen her yüreğin haykırışlarının bir kum tanesi olup yılanların kavrayıp sıktığı gibi bedenleri kuşatıp örselediği son çukur.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karınca Bedduası

Kıymetli Dostlarım

İtiraf