Bir Hikâye Yazayım Adını Siz Koyun

Herkesin mutlu olduğu bir hikâye...  Adını siz koyun yine de.
Bir hikâye yazayım adını siz koyun, yağmurlu bir havada geçsin tek başına. Nazlı nazlı düşen, boynundan içeri girince hafif gülümsetip üşüten taneler olsun arkadaşı. Cinsiyetini de siz belirleyin. Bir sahil olsun yürüdüğü yer, bitmesin. Dalgaların kıyıya vuruşu rahatsız etsin. Her çıtırtı bir başka heyecan uyandırsın içinde, arkasından gelen ayak sesi bambaşka hayallere daldırsın.
Bir hikâye yazayım adını siz koyun, bir adım ötesi hüzün... Eller kavuşmasın uzatıldığında tutulmak istenilen sevgilinin yüreğine. Özlem olsun, hasret olsun, yürek içinde yanan bir şûle olsun muhabbeti sevgilinin. Gece olsun. Karanlık, bir çığ gibi çöksün üstüne kahramanımızın yalnızlığında. Zor gelsin uzayıp giden Aralık geceleri ufkun balçığına saplanmışçasına doğmayan sıcacık yüzünü göstermeyen güneşin özlemiyle, yansın kavrulsun yüreği. Sabahına çıkarken en uzun gecenin gittikçe zifirileşen karanlığının kan çanağına dönmüş, akı kızıllığında kaybolmuş gözlerin hikâyesi olsun. Gece rüyasında ağladığından mıdır nedir torba torba olmuş hatta rüyasında hayalleriyle kavga etmişçesine mosmor olmuş gözlerin hikâyesi...
Yolunu gözlemekten, her gece gelsin artık diye yoluna kırmızı güllerden halılar, hayaller döşemekten bıkmayan, yorulmayan metrelerce yağan, tipiyle birlikte esen dondurucu Sibirya kalıntısı rüzgârda aşkın güneşten miras yakıp kavuran sıcaklığında üşümeyen, cürmen minicik ruhen devasa kalplerin hikâyesi olsun. Bir hikaye ki göz yaşım mürekkep olsun.
Bir hikâye yazayım adını siz koyun, sislerin aralandığı, zulümâtın aydınlığa kavuştuğu, güneşin doğmak için ufka kanca atmışçasına tırmanışa geçtiği, gecenin buz gibi ayazında donmuş, kaskatı kesilmiş bedenleri ısıttığı ve yumuşattığı bir hikâye. Baharın kışa galip gelip gelinciklerin, tomurcukların çıktığı, bülbüllerin güllere aşkını yanık sesiyle ilan ettiği bir hikâye.
Öyle bir hikâye yazayım ki adı olmasın, cinsiyeti olmasın sahibinin, nasibi olanın kulağına fısıldasın hakikati. İntikamı olmasın, kapanmayan yarası kalmasın, sabaha kan çanağına dönmüş gözlerle uyanmasın. Susamasın mutluluğa sahibi. Huzur Kaf Dağı’nda Anka kuşu olmasın.
Herkesin mutlu olduğu bir hikâye...  Adını siz koyun yine de. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karınca Bedduası

Kıymetli Dostlarım

İtiraf