Oyun, Oyuncak ve Çocuk
Geleceğimizin
teminatı herkesin ittifak ettiği üzere kesinlikle çocuklardır. Üzerinde
oynamayı asla kaldıramayacak önemli bir cevher olan çocuk ülkemiz açısından
Batı Ülkeleri’ne karşı önemli bir üstünlük değeridir.
Bir
yetişkinin bütün uğraşlara rağmen değiştirilme olasılığı çok kısıtlıdır.
Ancak bir çocuk konulduğu zemindeki bütün ıslaklığı ve nemi çekip alan kuru
sünger misalidir hangi ortamda ve hangi oyunla yetişirse o ortamın o oyunun
karakterini benimseyecek ve yansıtacaktır. İçinden çıktığı kültürün felsefesi bir oyuncaktan
asla soyutlanamaz. Hangi ortamda üretilmişse bir nesne o ortama, o millete ve o
kültüre ait bir şeyler taşır üzerinde. Oyuncaklarda böyledir. Hiçbir oyuncak
çıktığı kültürün izlerinden bağımsız düşünülemez. Bir yetişkine etki etmede en
önemli faktör hayatın ritme dökülmüş hali olarak müzikse, bir çocuğa da etki
etmenin onu istenildiği gibi yetiştirmenin en önemli faktörü oyun ve
oyuncaktır. Çünkü oyuncak yaşantının, kültürün, geleneğin ve geleceğin oyuna
indirgenmiş halidir.
Günümüz
oyuncak ve oyun dünyası erkekleri şiddete, yıkmaya, yok etmeye, öldürmeye
odaklı, kızları ise açılıp saçılmaya, aile olgusundan kopuk kendi kendine
yetme!!! algısı içinde yetişmeye sürüklüyor. Çocukların oynadığı oyunlara şöyle
dikkatle eğilecek olursak bir neslin ne kadar büyük bir karanlığa
sürüklendiğini kendimiz müşahede edebileceğiz. Oyuncak deyip geçmemek lazım bir
çocuğu kalıba sokan ana etkenlerden biri oyuncaklarıdır. Erkek çocuk
oyuncakları ile oynayan kız çocuklarda kişilik ve hormonal bozukluk, kız
çocukların oyuncakları ile oynayan erkek çocuklarda da yine aynı şekilde
kişilik zafiyeti ve hormonal başkalaşım görüldüğü bilimsel olarak tespit
edilmiş bir hakikattir.
Erken
çocukluk yılları, erişkinlikte ulaşılacak olan bedensel ve eğitimsel düzeyi
belirleyen, ruhsal ve toplumsal olgunlaşmayı biçimlendiren en önemli yıllardır
ve çocuğun sosyal çevresiyle birlikte yaşadıklarına bağlıdır. Büyük çocuklar
için hazır bir dünyayı onlara sunan ve onları toplumdan uzaklaştıran, günümüzde
her evde olan televizyon, bazen çocuğun gelişimine katkıda bulunan bazen de çocuk
için zararlar getiren en mükemmel ve en korkunç oyuncaktır. Çok televizyon
izleyen çocuk, gelişmek için gereksinim duyduğu kendi dünyasından kopar. Kendi
hakiki dünyasından kopan çocuk izlediği yaşına uygun olmayan programlar ile
birlikte ergenliğe erken girer ve olgunlaşmayan beden ve ruh hali ile normal
bir ergenden daha sıkıntılı bir süreç yaşar. Yaşamakla da kalmaz
çevresindekiler de bu sıkıntılardan nasibini alır.
Çok televizyon izleyen çocuklar soyut
kavramları algılamada zorluk çeker. Hayatın normal akışına adapte olamaz ve bu
süreç içinde ailevi problemler zirve yapar. Çocuk ve ergen ruhu üzerinde kalıcı
etkiler yapan televizyon programları çocuğun sosyal hayatının yanında kültürel
hayatını ve yemek sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Ancak kısa süreli ve
kontrollü televizyon iyi bir eğitici olabilir.
Şimdilerde
sosyal medya da çocuklar için en büyük tehlikeleri içinde barındıran iştah
kabartıcı bir oyuncak halini almıştır çocuklar nazarında.
Ailelere
ve eğitimcilere sağlıklı bir nesil yetiştirmek için eskisinden daha büyük
görevler düşmekte. Geleceğimizin teminatı olan yeni nesiller yabancı kültür ve
felsefelerin eseri olan oyun ve oyuncaklar dünyasında heder olup gitmesin.
Toplumda herkes üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirsin. İthal oyun
ve oyuncaklardan çok milli oyun ve oyuncaklarımıza eğilelim. Oyunlarımızı
günümüz şartlarına uygun olarak modernize edelim.
Vesselam…
Yorumlar