Kirli Çizme Temiz Yürek; SOMA


Acı taze, yara derin, hüznün rengi tarif edilemez bugün. Sabah yatağından hangi heyecanla çıktı 245... kişi, hangi umutla alnından öptüler kızlarının, oğullarının, annelerinin ya da babalarının alınlarından, ellerinden. Hangi umutla eşlerinin gözlerinden öpüp vedalaşıp açtılar sabah bir daha dönemeyeceği evin açılmayasıca kapısını son kez, ölüme ilk adımı attığını bilmeden.
Hangi hayallerinin gerçekleşmesi için el salladılar kim bilir, aileler ölümün vefasız kucağına uğurlarken eşlerini evlatlarını hatta minicik yüreklerin babalarını, evin yiğidini, direğini, koca gölgeliğini, göz bebeğini. Sarıldınız mı bir kez daha eşlerinize bilmiyorum her bir feryattan sonra sıcacık evinizde yumuşacık koltuğunuzda...
Türkiye, yüzü simsiyah olmuş, yüreğinin billurluğu gözlerine yansımış, simsiyah yüzde bembeyaz gözlerden kan çanağı süzülen gözyaşlarına uyandı. SOMA’da bir madende helalinden ekmek parası kazanmak için,  3000 m’ye indiler. Ekmek almaya gittiler, ellerinde taş, sopa, kamuya zarar verecek herhangi bir şey de yoktu. Ellerinde ekmeklerini taştan çıkarmalarını sağlayacak takımları ve bir sırt çantaları vardı. Yüzlerindeki maske kendilerini gizlemek için değildi, hatta onlar maskeleri ile kendilerini ifşa etti. Simsiyahtı bugün ve her gün maskeleri. Tek istedikleri kimseye el açmadan helalinden rızıklarının peşinden gitmekti. Torpilin geçmediği 3 km yerin dibinde.
Sadece sobada yanmıyor, bedenleri ısıtmıyormuş kömür, yürekleri de yakıyormuş, hem de yanarken ruhları donduruyormuş. Onu öğrendik SOMA’da bugün.
Şimdi sormak lazım, hangi istifa, hangi para, hangi torpil, hangi çığlık, hangi menfaat, hangi timsah gözyaşı geri getirir 250 canı. Hangi bant, hangi tekstil ürünü, hangi elmas sarar 250 kaybolan canın ailelerinin kanayan yaralarını. Hangi bekleyiş...
Hangi kömür ısıtır yüreği, ruhu üşüyen yetimin buz gibi bedenini.
Bu facianın bedeli ne olmalı şimdi, yoksa yine mazlum kaderin üzerine atıp bütün suçu kader deyip geçecek miyiz? Kimden hesabı sorulacak, sorumlu kimler tutulacak. Hala madende neler olup bittiğini dahi bilmiyor ve hala çizmeleri giyip, bareti takıp madene inmiyorsa bir patron ne yapmalı ne demeli, bu insanlara nasıl güvenilmeli...
Evet, dua edelim, salalar verelim, mevlidler okuyup hatimler indirelim, yalnız bir şeyi geçmeyelim nasıl yaparlar bilmiyorum ama 250... canın hesabını bu işin sorumlularının burnundan fitil fitil getirilmediği sürece rahat etmeyelim. Sadece cebini düşünenlerin yanına bu kar kalmamalı.
Devletin malına yüreğinin berraklığı, alnının aklığına rağmen ayağında kazandığı son kuruşuna kadar helal paranın tozlarından sebep zarar vermemek için “Çizmelerimi çıkarayım, sedye kirlenmesin, devletin malına zarar gelmesin” diyecek kadar kömür tozundan simsiyah olmuş bedende pak mı pak bir ruhun, yüreğin sahibinin emeğinin hesabı sorulmadan bu insanların yakasından düşmemeli devlet.
Şimdi bir daha soralım bundan sonra eşlerinize, çocuklarınıza, sevdiklerinize “Kara Gözlüm” diyebilecek misiniz? Sobaya atarken kömürü her bir zerresinde yüzlerce işçinin gözyaşını hissedebilecek misiniz? Yoksa diğerleri gibi bunları da unutup gidecek miyiz?

Vesselam...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karınca Bedduası

Kıymetli Dostlarım

İtiraf