Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yalnızlık

Resim
Kapılarımızı rüzgâr kırsa razıyız, Pencerelerimize kuşlar konsa, Pervazlarımız kırılsa bir ses duysak razıyız, Yalnızız gönül dünyamızda. Elbiseler içinde üşüyor bedenlerimiz, Yalnızlık rüzgârındandır üşümelerimiz, Kalbimizin atışları bile korku salar, Gölgemiz, sanki bizi kovalar, Ve gün sadece bizim üstümüze doğar, Sadece bizim üstümüze batar. Razıyız saçımızdan düşen telin, Boynumuzda bırakacağı okşama hissine... Razıyız her şeye, çünkü yalnızız...

Sosyal Adalet ve Eşitlik

Resim
Sosyal eşitliği savunurken adaleti göz ardı etmek, kalp ameliyatı yaparken hastanın diğer durumlarını göz ardı etmek gibidir. Kalbi kurtarayım derken hastayı kaybetmek kaçınılmaz bir durumdur. Eşitlik dediğimiz kavram tek başına bireysel hayata dair bireylere bir hak kazanımı sağlamamakta lakin birey bunun farkına varamamakta. Nedeni ise gayet açık. Sosyal hayatın bireye ihtiyacının karşılanmasının ötesinde,  ihtiyaç fazlası bir edinimin nerede nasıl kullanılacağına dair de ahlaki öğretiyi beraberinde kazandırması gerekir. Bundan uzak olan toplumlardaki bireylerin ani değişimlerinde çöl ortasındaki taş etkisini görmek mümkündür. Çöl orasında bir kaya parçası, gündüz aşırı sıcaklığın etkisiyle adeta fırına atılmış toprak etkisine maruz kalır, gece ise aniden düşen sıcaklık sebebiyle un gibi dağılır. Bu ani değişimler orta kuşak iklimlerinde görülmediğinden taşlar daha sağlam ve oturaklıdır. Bu doğa hadisesi insana uygulandığında durum aynı etkiyi gösterir. Devle

İstanbul’da Bir gün/Bugün

Resim
Sabahın ilk koşuşturması rüzgâr ve bulutlar arasında yaşanırken, güneş onların telaşından faydalanıp ara ara kendini gösteriyor sıcak yüzüyle. Fatih’in ara sokaklarından geçip, Karagümrük oradan Edirnekapı’ya süzülüyoruz kıymetli dostumla. Fatih, bildiğiniz gibi sırt sırta vermiş yorgun evler, her köşesinde yine kendileri kadar yorgun zayıf ve beli bükülmüş insanlara ev sahipliği yapıyor. Fırından aldığımız birkaç kahvaltılık yiyecek hafiften kokusunu hissettirirken,  minibüs salladıkça kendini hissettiren açlıkla birlikte koku iyice buru sızlatmaya başlıyor. Şehitlikten geçerken uzanıp yatan alnı pak yiğitlerin ruhlarına birer Fatiha okuyup, Üstad Mehmed Akif’i rahmet ve minnetle andıktan sonra Eyüp Sultan Hazretleri’nin semtine giriyoruz. Haliç yine bildiğiniz gibi her ne kadar ufak kayıklar eski şatafatlarının millerce uzağında olsa da yine çat pat bir iki motor sesi duyuyor, Haliç’in karşı kıyısındaki Sütlüce’ye körebe oynar gibi dokunup geldiklerine şahit olabiliyoruz. E

Nurettin Yıldız Hoca Efendi

Resim
Nurettin Yıldız hoca Şehzadebaşı ve Hacıbayram'da devam eden sohbetlerine ara vermeye karar vermiş.  Sebep; malum mesnetsiz saldırı. Kıymetli dostlar zaten din düşmanlarının amacı da bu değil mi. Türlü entrikalarla ulemayı köşeye sıkıştırıp, göz ya da ev hapsine alıp onları kabuğunun dışına taşmayacak bir markajda tutmak. Zaman içerisinde onları içine kapatarak etraflarını aydınlatmalarının önüne geçmek. Bir nevi izole ederek toplumdan uzaklaştırmak. Peki, samimiyetinden şüphe etmediğimiz, bu güne kadar İslam toplumunun aile düzenini korumak ve İslam toplumun ayakta durmasının temel unsurlarından biri olan aile kurumunu zedeleyici her türlü savurganlık ve vurdumduymazlıktan birey olarak Müslümanları uzaklaştırmak suretiyle toplumu ayakta ve dış saldırılara karşı mukavemet göstermek değil mi? Peki, âlimlere saldıran ve son devrin yetiştirdiği bu güzide insanları toplum gözünde küçük düşürmeye çalışanlar kimler, bu gayretin içinde olanlar kimler? Sayacak olursak;

İHTİYAR ve Zaman

Resim
İhtiyar iki büklüm, Ruhundaki kambur beline vurmuş Dili tutulmuş, Gözü yumulmuş, Saçı dökülmüş. Göz torbası kurumuş, Ağlamış, Yanmış ta derinden sinesi. Ayakları çelimsizleşmiş sanki isyandalar, Yüreğinde yara, durmadan kanar, Belli ki özledikleri bir yer var. Sessizlik bürümüş dimağını, Sukuta dalmış gözler, Gelen yok, gidene azıklık ahlar, Ölüm; gelmeyen sevgili. Dünya varlığı da yokluğu da yangın. Mevsimler, kovalarken biri diğerini, Baharın çiçekleri yeni ermişken vuslata Sonbahar hazanı vuruyor sineye. Ayrılık; dönmemesine, Varlık hengâmesine, Yokluk muhasebesine Saatin saniyesinde at koşturan zaman, Oyun oynayan yelkovan, Hadi geldi saat, vuruyor ayrılık çanları. Kefenimin bağına dolanmış akrep Zaman; durdu an’dan beri.

Tefekkür

Resim
Tefekkür Et; Toprağı incitmekten hayâ edercesine süzüle süzüle inen kar tanesini, Yeşerten yağmur damlasını, Donduran ve sonra sıcacık yapan rüzgârı Tefekkür Et; Önce göğe yağan sonra toprağa süzülen karı, Önce gökte göl olan sonra yerde sel olan yağmuru, Önce gökte tufan olan sonra yerde bereket olan rüzgârı. Ve Bir Bak, Acziyetine, Yerin ve göğün asaletine, Dağların azametine Ve Teşekkür Et; Bütün bunların sahibine, Bütün bu ahengin sahibine, Bütün bu düzenin sahibine.