Kayıtlar

Eylül, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Duygusal Bir Deneme:

Resim
Bugün bir kağıt evin içinde süzülüverdi elime aldığım kalınca albümün içinden, bir oyana bir buyana, sanki istemiyordu gelmeyi, kaçar gibi, bir martının deniz üzerinde süzülüşü gibi süzüldü kaydı avuçlarımın arasından. Mavi halı sanki bir martının kanatları altındaki deniz gibiydi ilk bakışta satırlar karalı kağıdın altında sonra, ama sonra elime alıp gözüm satırlara ilişmeye başladığında ufuktan başlayan karartı batmak üzere olan güneşin gruptan koşar adımlarla uzaklaşması ve gündüzün yerini zifiri karanlığa bırakması gibi simsiyah yaptı odanın içini. Git diyordu sadece, bir defa karalanmış değildi tek sayfa kağıdın üzerine, defalarca defalarca yazılmış ve git diyordu... Yazıyı inceledim okurken bir taraftan eller o kadar titriyormuş ki yürekteki volkanik patlamanın etkisi parmaklarda deprem olarak çıkmış gün yüzüne ve zihindeki nefret satırlara galiz cümleler olarak dökülmüş. Bir şey fark ettim şüphe vardı sanki biliyor gibiydi yazıyı kaleme alan eller gitmeyeceğimi, git d

Şiir 2

Resim
Susmak Kıyına oturup yazsam şiirini, Kelimeler ifade edemez duygularımın hiçbirini. Sanma ki her şey konuşmaktır, yazmaktır, Derinde bir mana arıyorsan işte o da susmaktır.

Neden Korkuyoruz...

Resim
İnsan insanın kurdudur dediler bize daha ilkokul sıralarındayken. Kimse bize insan insanın yurduduru öğretmedi, öğretmedi derken sözle söylemedi demiyorum fiiliyle de tatbik etmedi. Neden korktular bilmiyorum gidecek koltuktan mı, yoksa olmayacak adı dahi duyulmayacak makamlardan mı, neydi bizim korkumuz. Gerçekten soruyorum neden korkuyoruz. Kader denen imanın şartına inanıyorsak, Allah'ın verdiğini kimsenin almaya gücü yetmeyeceğine ve onun aldığını da kimsenin geri getirme kudretine sahip olmadığına imanımız tamsa ve biz "Ey iman edenler iman edin" ayeti celilesinin muhatabı isek korkumuz neden. Ebu Cehiller karşısında Bilal-i Habeşi olmaktan ne çok korkar olmuşuz, yoksa Ebu Bekirler kalmadı diye mi bu korku ya da Mekke'nin dışında kuru taşın üzerinde yolun kenarında otururken Ebu Cehil geliyor diye köşe bucak kaçmayan Hz. Muhammed (S.A.V)'in cesareti sünnet değeri taşımıyor mu sarımsağın, soğanın, misvakın yanında. Yoksa onu bir tokatta indirecek Hz. H

Şiir 1

Resim
BUGÜN İSTANBUL Kara bulutlar çığlık atıyor bugün İstanbul Martılar çığlık atıyor bugün tepende, Kız Kulesi yalnız hiç olmadığı kadar bugün, Dalgaları bile kabul etmiyor misafirliğe. Herkes küs sana vefasız bugün İstanbul, Tepelerindi buluşturan kalpleri serinliğinde, Çamlıca hiç olmadığı kadar sıcak bugün, Rüzgârları da kabul etmiyor serinlemeye. Boğazında kalmış sanki gemiler İstanbul, Geçiremiyor Karadeniz’in serin suları, Serin sularındı oysa sevgilileri buluşturan, Bir kıyından uçar gibi giden sandallar diğerine. İstanbul. İhsan KOÇ  14.09.2013

Eğitim Camiasında Gariplikler

Resim
Ne hale geldiğimizi uzaklarda arıyoruz ve ne hale geleceğimizi. Çok uzağa gitmeye gerek yok ne hale geldiğimizi ve geleceğimizi eğitim camiamız çok net fotoğraflıyor hem de megapixel değil gigapixellik bir netlikle. Liselerden başlayalım; eğitim camiasının her köşesinde görev yapmış ve halen bu işin içinde daha net tabirle sahada olan bir müdür ile konuşmamızda geçen ilginç detaylara yer vermek istiyorum. “43 kişilik öğretmen kadrosunun iş kaybını hesaplarken 1800 güne gelince artık dayanamadım bıraktım” diyor müdür bey. Biraz daha irdeliyoruz konuyu “dürüst değiliz” diyerek başlıyor konuya. Nedeni ise yine hocadan “bizim okullarda 19 Mayıs itibari ile artık tatil havasına sokulmaya başlanıyor öğrenciler tabi bunun akabinde öğretmenler de giriyor ve kafadan 19 Mayıs itibari ile okulda dersler önceki aylara göre artık bitti havasına sokuluyor. Bu tarihten itibaren tatil başlıyor” diyor ve ekliyor; “olmayan öğretmenler, boş kadrolar ve bütün bunlarla birlikte haziranın yarısında ta

Hatırlananlar ve Hatıralar

Resim
Bazen yüreğini sızlatmak kendine gelmek için ışığa koşan kelebek gibi koşarsın hatıralara... Bir kıyısından o bakarken denizin, bir kıyısında sen sessizce. Hani demiştim ya aynı hilale baktığını düşünmek bile acı verir bazen, öyledir hakikaten. Öyleymiş hakikaten. Şimdi o akşam ahtapot gibi bedenini saran kara bulutlarla mücadelesinde kızarmış, kanlar içinde kalmış gibi neden yorgun düşüp sonra kaybolup gittiğini yeni anlıyorum hilalin. Martıların kanat vuruşundaki hışırtının, denizin oturduğum kıyıyı adeta kendisinden bir parçayı almışım da vermiyormuşum gibi sert vuruşlarla dövüşünün sır perdesi daha da aralanıyor zihnimde. Bulutlar dağılmıyor günlerdir şehrimin üstünde, yorgun yüreğim biraz daha yoruluyor ve biraz daha bitap düşüyor eski olsa da kadim hatıraların arasından sızan yakıcı güneş ışığının altında. Can çekişiyor sanki bir yerde benden bir parça, elini uzatıp kavuşamadığı denize hasret gözlerini yummakla son nefesini veren dünyadaki rızkı daha başlamadan tükenen Care

Sorun YÖK'te mi, MEB'te mi? Sorun Nerede?

Resim
Malum olduğu üzere YÖK ani bir kararla merkezden İlahiyat Fakültelerinin müfredatına müdahale ederek akli ilimleri kısıtlama yoluna gitti. Yazılanlar çizilenler derken ortaya onlarca görüş, bildiri hatta ilahiyat hocalarından YÖK’e kesin uyarı niteliğinde açıklamalar çıktı. Ülkemizde eğitim problemi diye bir problem var artık bu ayın on dördü gibi gece karanlığında görünür oldu. Milli eğitimin her yıl değiştirdiği sistemler bunun en bariz örneği. Yalnız asıl problem ne yazık ki kökenine inilerek problemin çözüme kavuşturma girişiminin olmaması, hep halının altına süpürülen çöp misalli birikiyor, sonuç ne olacak hep birlikte göreceğiz. Söylentilere göre YÖK İslami ilimler hususunda öğrencilere yeteri kadar birikim kazandırılamadığı ve kafa karışıklığı ortaya çıktığı düşüncesi ile bu kararı almış. Bu durum şunu gösterir Van depreminde yıkılan bir otel vardı, Bayram Otel. Görüntüsüne baktığımızda dışı itibariyle daha bir yıl önce tadilattan geçmiş ve milyarlarca para harcanmış san

Vakit yorulma vakti...

Resim
Hani bismillah denir ya her işin başında besmelemiz mi eksik yoksa besmelemizde mi var bir eksiklik. Her talebe kendini bir hedefe ama basit değil kilitlese ve bu hedefleri doğrultusunda bir yerleri, birilerini rahatsız etse hatta o kadar ki artık dayanılmaz hale getirse o kadar çok şey değişir ki. Herkes birileri yapıyor zaten diye bakıyor. İslami camia şuna kilitlenmiş; hükümet bizden ve bizim adımıza zaten mücadele ediyor. Aslında buz dağının görünmeyen yüzü hiçte öyle değil. Vakit yorulma zamanı dostlar. Vakit beyin yorma kafa patlatma beden terletme zamanı. Sallabaşı al maaşı, bir camiye hoca bir hanımefendiye koca olma zamanı değil. Bir yerleri bedenimizle yapamıyorsak fikirlerimizle fethetme zamanı. Bu da maalesef ceviz kabuğunu doldurmayan uğraşlarla olmaz. Soran, sorgulayan, okuyan, okuyanların peşinde olan ve ilmi ihtiyaç hissetmekle olur. Yeni gelen kardeşlere lütfen keremen, mezun olmak üzere olanlar ve mezun olmasa bile üst sınıfta olanlar, duruşunuzla, fikirlerinizl