Duygusal Bir Deneme:
Bugün bir kağıt evin içinde
süzülüverdi elime aldığım kalınca albümün içinden, bir oyana bir buyana, sanki
istemiyordu gelmeyi, kaçar gibi, bir martının deniz üzerinde süzülüşü
gibi süzüldü kaydı avuçlarımın arasından. Mavi halı sanki bir martının kanatları
altındaki deniz gibiydi ilk bakışta satırlar karalı kağıdın altında sonra, ama
sonra elime alıp gözüm satırlara ilişmeye başladığında ufuktan başlayan karartı
batmak üzere olan güneşin gruptan koşar adımlarla uzaklaşması ve gündüzün
yerini zifiri karanlığa bırakması gibi simsiyah yaptı odanın içini. Git diyordu
sadece, bir defa karalanmış değildi tek sayfa kağıdın üzerine, defalarca
defalarca yazılmış ve git diyordu...
Yazıyı inceledim okurken bir
taraftan eller o kadar titriyormuş ki yürekteki volkanik patlamanın etkisi
parmaklarda deprem olarak çıkmış gün yüzüne ve zihindeki nefret satırlara galiz
cümleler olarak dökülmüş.
Bir şey fark ettim şüphe vardı
sanki biliyor gibiydi yazıyı kaleme alan eller gitmeyeceğimi, git derken
inanmıyordu o da besbelli. Oda kararıyor kararan oda değil gözlerimdi. Yazıyı
okuyor okurken tekrar tekrar düşünüyorum geçmişe bir seyahat...
Maceralar, zamanla boğuşmalar,
kırmalar, kırılmalar ve harcanan onca hatıralar sonra biraz kendime gelir gibi
oluyorum. Etrafa şöyle bir göz gezdiriyorum ayna ilişiyor gözüme doğrulup
yaklaşıyor buruşmuş, sirkeye dönmüş ve göz kenarları kırışmış yüzüme ilişiyor
gözlerim. Alnımda yıllarını ömrünü kazanmak için harcamış ama eline acıdan
başka bir şey geçmemiş dedeler, sonra o yanlarına küçüklüğümden beri
süzülüp oturduğum tecrübe abidesi insanlar geliyor hatırıma ve bir öğüt
hatırlıyorum "aynalar yalan söyler evlat". Duvarda çınlıyor söz,
dönüp geliyor bumerang gibi yüzüme bir tokat aşk oluyor.
Yalan söylüyordu aynalar, uzayıp
önüme doğru dökülen saçlarımın altında mavi mavi ışıldayan gözler,
toplandığında henüz gençliğinin baharında körpe bir delikanlıya işaret eden
sakallar... Ya içim, ya kalbim hiç de öle durmuyordu, yılların biriktirdiği tecrübelerin
altında dokunsam çatırdayacak göğüs kafesim. Ufacık terazide irabdan mahalli
olmayan kağıt tonlarca kayanın ağırlığına dönüşüvermişti kaburgalarımın
üzerinde.
Şimdi seksenlik bir ihtiyar gibi
ruh dünyam.
Üç harf şimdi 3gt olmuştu
zihnimde.
GİT...
Yorumlar