Neden Korkuyoruz...


İnsan insanın kurdudur dediler bize daha ilkokul sıralarındayken. Kimse bize insan insanın yurduduru öğretmedi, öğretmedi derken sözle söylemedi demiyorum fiiliyle de tatbik etmedi. Neden korktular bilmiyorum gidecek koltuktan mı, yoksa olmayacak adı dahi duyulmayacak makamlardan mı, neydi bizim korkumuz. Gerçekten soruyorum neden korkuyoruz. Kader denen imanın şartına inanıyorsak, Allah'ın verdiğini kimsenin almaya gücü yetmeyeceğine ve onun aldığını da kimsenin geri getirme kudretine sahip olmadığına imanımız tamsa ve biz "Ey iman edenler iman edin" ayeti celilesinin muhatabı isek korkumuz neden.
Ebu Cehiller karşısında Bilal-i Habeşi olmaktan ne çok korkar olmuşuz, yoksa Ebu Bekirler kalmadı diye mi bu korku ya da Mekke'nin dışında kuru taşın üzerinde yolun kenarında otururken Ebu Cehil geliyor diye köşe bucak kaçmayan Hz. Muhammed (S.A.V)'in cesareti sünnet değeri taşımıyor mu sarımsağın, soğanın, misvakın yanında. Yoksa onu bir tokatta indirecek Hz. Hamza yok diye mi korkumuz. Allah'ın Hamzaları, Ebu Bekirleri, Alileri hiçbir dönem bitmemiştir... Birini yanına alırken diğerine yürü kulum demiştir. Kimi kalemiyle, Hz. Hamzadır, Alidir, Bekirdir Radıyallahu Anhum. Kimi sesiyle sözüyle, kimi duruşuyla, kimi cehdiyle, kimi ise koltuğunda ama vardır işte önemli olan da burası zaten.
Öyleyse korkuya gerek ve mahal yok. Müslüman’ın hayatında Allah korkusundan başka korkuların iraptan mahalli yok. Mağdur ayağına yatarak, hiçbir vazifeyi yerine getirmeden tevekkül ayağına yatarak, özlü sözleri, ayetleri, hadisleri nara mızraklarımıza takarak ve kendi acizliğimize, hayâsızlığımıza, korkaklığımıza, imanımızın zayıflığına o yüce değerleri kalkan yaparak Allah’ın va’dettiği yardıma layık olamayız.
Ancak davasında Allah’a yardım edenler yardım görür.

Vesselam. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karınca Bedduası

Kıymetli Dostlarım

İtiraf