Ramazan Giyilip Çıkarılacak Bir Elbise mi ?
Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım
dileriz.. (1/4)
Tefekkür
etmek hayatın çıkmazları arasında bir patika yol bulmak demektir bence. Hele bu
tefekkür Ku’ran ve Sünnet ışığında hayatın anlamı, yaratılış amacı ve sonsuz
nimetler üzerine olurda bir mana bulunursa patika yol, olur altı belki de şeritlerin
ucu bucağı olmadığı duble bir olur.
İbadeti
yalnızca kendisine münhasır kılan ve yardımında yalnızca kendisinden dilenmesini
emir buyuran Allah’ın şanı ne yücedir ki gönüller sadece onu anlatmakla mutmain
oluyor çünkü Allah (c.c) öyle buyuruyor Sure-i Ra’d 28. Ayette, “Onlar, inananlar
ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak
Allah’ı anmakla huzur bulur.” Öyleyse kalbin Allah’ı anmaktan uzak olması
huzurdan ve mutmain olmaktan da uzak olması demektir. Mutmainlikte, huzurdan
yoksun bir kalbe nefis hâkim olur ki bu hâkimiyet kişiyi asla iflaha götürmez
hatta her geçen gün felahtan uzaklaşır sonu maazallah şakiliktir. Kalp her daim
onunla birlikte olması gerek ki manasını kaybetmesin ruh.
Allah’ın
ve Rasulü’nün razı olduğu iş ve amel şekli azda olsa devamlı olanıdır. Bu
bağlamda (İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ)'ye: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) herhangi bir güne ayrı bir
ehemmiyet verir miydi?" diye sordum."Hayır!" dedi ve ilave etti:
"O'nun ameli hafif ve devamlı yağan yağmur gibiydi. Hanginiz Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın tahammül ettiği şeye dayanabilir?" [Buhari,
Savm 64; Rikâk 18; Müslim, Salâtu'l-Müsâfirin 217, (783); Ebu Dâvud, Salât 317,
(1370).] buyrulmuş ayrıca "İşlerin ve amellerin en hayırlısı az da olsa
devamlı olanıdır" diyerek sistemli ve devamlı olan hayırlı amelleri
övmüştür. Bir işin az da olsa devamlı olması bir sistemin ifadesidir. Sistem
güven verir, netice hasıl eder. Bu sebeple geçici olan çok amele itibar
edilmemiş, tavsiye edilmemiştir.
Yalnız
zannımca şu demekte değildir; ben cumaya gidiyorum ve sürekli gidiyorum hiç
kaçırmam veya ben günde bir –iki vakit namaz kılayım ama sürekli kılayım.
İbadetlerde azdan maksat farz olanları sürekli yapmaktır yani 5 vakit namazı sürekli
kılmak, orucu her yıl ramazan ayında hiç kaçırmadan kılmak, zekâtı malın
nispetinde hiç sahtekârlığa kaçmadan düzenli vermek vesair nafilelere gücün
yetmiyorsa farzlarda sürekliliği sağlamak.
Bu konuya neden değindim ve bu kadar
acıklamayı neden yapma gereği duydum.? Maalesef özellikle ülkemizde moda haline
gelen sadece mubarek gün ve gecelerde, mubarek aylarda camilerin tıklım tıklım
dolduğu, ibadet etmenin gerekli olduğunun insanların aklına bu gün ve gecelerde
geldiği bir dönemdeyiz. Yılın 11 ayı camiye uğranmadığı, hatta namazların bile
kılınmadığı, kötü ve toplum tarafından nahoş karşılanan alışkanlıkların ve
fiillerin sadece Ramazan’da yapılmaktan vazgeçildiği adeta ramazan’ı bir gömlek
gibi giyip çıkarma alışkanlığı halıne getirdiğimiz gerçeği ile yüz yüzeyiz. Oysa
Allah(c.c) Sure-i Hicr 99. Ayette “Sana ölüm
gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” Buyurmuyor mu? Öyleyse Ramazan-ı Şerifi,
mübarek gün ve geceleri tek giyimlik elbise gibi giyip, geçtikten sonra
katlayıp gardıroba koyma serbestliğini nerden alıyoruz. Aslında nerden
aldığımız belli. Nefisten…
Çünkü Hz.
Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Cennetin etrafı mekarihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle)
sarılmıştır. Cehennemin etrafı da şehevî (nefsin arzuladığı, cazip) şeylerle
sarılmıştır." Rivayeti bunun en güzel kanıtır. Namaz, nefse ağır gelen bir
ibadettir Nefis,
ondan kurtulmak, kaçınmak için akıl almaz gerekçeler uydurur. Bu işte şeytan da
nefsin en büyük dostu ve yardımcısıdır Şeytan’ın
ve nefsin, kişiyi namazdan alıkoymak için icat ettikleri bahaneler gerçekten
karşı konulması zor şeylerdir Bu iki
düşmanın insana en çok sözlerini geçirebildikleri çağ da insanın bedenen en
güçlü, ama tecrübe ve irade bakımından en zayıf çağı olan gençlik çağıdır. Şeytan
ve nefis, hayatının hiç bir döneminde kişiye, gençliğinde olduğu kadar musallat
olmaz. Hazreti Ömer Radıyallahu Anh “Namaz kılan yaşlıyı severim,,Ama Namaz
kılan gence Aşığım ..” buyurması da gençlikte namazın ne derece önemli olduğunu
bize açıklıyor.
Allah’a
iyi bir kul ve onun sevgili Resulüne iyi bir ümmet olmak için, nefsin ve
şeytanın galebesine karşı koyabilmek için, kalplerimizin her daim mutmain ve
huzurlu olması için ibadetlerimizde daimi olmalı, mubarek ayları, gün ve
geceleri bir gömlek gibi görmek yerine Allah’a yakınlaşmada bir fırsat olarak
değerlendirmeliyiz.
Hani
Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi
artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (14/7)
Yorumlar