Vefa Borcu
Yılların yıpratan zorluklarına göğüs
gererek bizi, bu dini, Kur’an-ı Kerim’i, Sünnet-i Rasulullah’ı ve bizi diğer
toplumlardan ayıran İslam geleneğini günümüze kadar taşıyan İslam Büyüklerine ,özelde
büyüklerimize vefa borcumuz olduğunu düşünüyorum.
Vefa borcu sadece onlar hayatta iken
elimizde bir buket çiçekle, bir kutu çikilota ile yanlarına gidip ellerini öpüp
hal hatır sormakla veya telefonla arayarak selam verip sağlığından haber
almakla ya da bir kartpostalla ödenmez. Tabiiki bunlar bır yoldur ve belkıde
değil en güzel olanı böylesidir. Ancak bunlar hayatta iken yapılabılecek
olanlardır. Birde onlar ebedi aleme göç ettiklerinde bu vefa borcu ödemesinin
devam etmesi gerkiyor kanaatimce. Onlar dünya hayatını terk ettiler nede olsa
diye ödemeden vazgeçilmesi çok vefasızca bir tutum olsa gerek. Onlar ki biz bu
asrın neslini neredeyse yok oluş aşamasından Allah’ın yardım ve inayeti ile
aydınlığa çıkarmış övünülesi bir topluluktur.
Birde İslam
aleminde yetişmiş, okumuş, okutmuş bu günün temellerini ta asırlar öncesinden
butun imkansızlıklara rağmen canla başla çalışıp atmış, günün problemlerine
çözüm bulabilmek için adeta iğne deliğinden deve geçirircesine uğraşmış varını
yoğunu seyr-u seferde, rıhlelerde harcamış bir ecdat söz konusu. Onlara
yapılacak en büyük vefasızlık, onların adeta tırnakları ile çalışa çabalaya bir
ivme kazandırdıkları tefsir, fıkıh, hadis, kelam, akaid gibi ilimleri, klasik
ulemanın görüş ve istinbad metodlarını ve onların eşsiz yorum güçlerini,
problemlere çözüm önerilerini bir kenara bırakarak modernizm adı altında
deformist bir yaklaşımla neredeyse bütün geleneği yok sayarak ümmeti ifsada
sürüklemek olmalı.
Bence vefa örneği onların asırlarca
sürdüre getirdikleri bu gelenege bozmadan, ifsad etmeden ama günün şartlarına
da gözümüzü kapamadan kendimizi geleneğin ışığı altında, gelece doğru sürekli
hamle yaparak çürümeden yenileyerek sahip çıkmaktır. Çıkılmış merdiven
basmaklarını, tecrübe edilmiş hayat şartlarını, katlanılmış amansız hayat
zorluklarını tekrardan hiçbir şey yokmuş gibi tecrübe etmeye, yaşamaya çalışmak
bize artı hiçbir şey kazandırmayacağı gibi zaman israfı ve kendimizi
geliştirmek adına proje, heyecan, istek kaybı demektir.
Kazanılmış haklı zaferleri sorgulamak,
bulunmuş yerinde çözümleri boykot edercesine ve vefasızca eleştırmek, yerleşmiş
doğruluğu kanıtlanmış kültürden toplumu vazgeçirme politikası izlemek kazanç
sağlamaz toplumu ve toplumun geleceğini ifsad eder.
Ne yapmalıyız.
Yenilikler karşısında tabiîki kör gibi
hareket edelim demiyorum. Yeniliğe kendimizi adapte ederken geçmişi göz ardı etmeyelim
diyorum, yanı kökleri mazide olan âti olalım… Asırlardır üst üste birike gelmiş
bu zengin kültürel ve ilmi mirası yeni problemlere çözüm yolunda çıkış noktası
olarak kabul edelim. Bu yılların birikmiş tecrübe ve bilgi birikiminden
utanmadan, sıkılmadan, aşağılık kompleksıne kapılmadan en azamı surette faydalanmanın
yollarını arayalm…
Vesselam…
Yorumlar